Ben, Bora. Kelimelerin dünyasında kaybolmayı seven bir yazar, çizgileri ruhla buluşturan bir mimar. Beşiktaş’ın siyah-beyazında hayatın tüm zıtlıklarını gören, kahve kokusunda huzur bulan bir adamım. Aşkı severim, çünkü ruhu besler. Güveni severim, çünkü onsuz hiçbir şey inşa edilemez—ne bir bina, ne bir cümle, ne de bir hayat.

Doğa, benim için ilhamın en saf hali. Rüzgârın dokunuşu, denizin çağrısı, toprağın kokusu... Her biri içimde yeni hikâyeler doğurur. Spor, bedenin ve zihnin ritmi; seyahat ise ufkumu genişleten bir serüven. Dünyayı keşfetmek, yeni sokaklara adım atmak, farklı kültürlerin ruhuna dokunmak... Tüm bunlar beni ben yapan detaylar.

Mimari ile sözcükler arasında bir köprü kuruyorum. Birinde beton ve çelikle şekillenen hayaller, diğerinde mürekkep ve anlamla var olan dünyalar... İkisi de bir tutkuyla doğuyor, bir ömür boyunca ayakta kalmak için güven istiyor. Ve ben, hem inşa etmeyi hem yazmayı, hem yaşamayı hem hissetmeyi seçiyorum.

Ben Bora’yım. Siyah-beyazın içinde binlerce rengi gören, her satırda, her çizgide ve her yudum kahvede kendini bulan bir adam.